Artık cilt gençleştirmede, leke ve izlerde birçok dalga boyu içeren lazer protokolleri farklı çözümler sunmaktadır. Cildin leke, damar, keratoz, çil, siğil, ben… vb oranı, cilt rengi, cilt yaşı ve çevresel faktör hasarı dikkate alınarak kişiye özel bir lazer kombinasyonu için 3D Baby Face protokolü cildin her katmanına farklı dalga boyları ile farklı etkide bulunacağından bir çok problemine aynı anda çözüm bekleyen hastalar için uygun bir tedavi olacaktır ve daha yüksek hasta tatmini sağlayacaktır.
3D BABY FACE LAZER TEDAVİSİ
- Fraksiyonel Thulium 1927 nm,
- Fraksiyonel Pro Yellow 585 nm,
- Fraksiyonel Erbium 1540 nm ve CO2 10600 nm
Normalde cilde rengini veren melanin dengeli olarak vücuda dağıldığı için cilt, tek bir tondur. Ancak melanin her zaman cilde eşit dağılmaz ise cilt lekeleri oluşur. Çil, güneş lekesi, keratoz, melazma olarak kendini gösteren kahverengi lekelerin genetik yatkınlık başta olmak üzere pek çok farklı sebebi daha olabilir. Genellikle, beyaz tenli kişilerde uzun süre güneşin altında kaldıktan sonra belirginleşen cilt lekeleri yaşlılık nedeniyle de daha da artış gösterir. Güneşin bu zararlı etkileri, özellikle 40’lı yaşlarda artan güneş lekeleri, aktinik hasar dediğimiz cildin kabalaşması ve kalınlaşması, belli bölgelerde kızarıklık ve kabuklanma ve güneş gören deri bölgeleri başta olmak üzere kanserleşme yatkınlığı olan deri tümörlerinin oluşumu ile kendini gösterir.
Son yıllarda lekeler ve damar oluşumlarının birlikte seyrettiği birçok bilimsel yayınla desteklenmiştir. Leke tedavisinin kalıcı olması için damar büyüme faktörü denilen VEGF’ü azaltmanın gerekliliği kanıtlanmıştır. Bu yüzden 585 Pro Yellow Lazer tedavisi hem damar hem de leke tedavisinde süreklilik ve kalıcılık bakımından çok önemli bir komponenttir.
1927 Thulium Lazer melanositlerde en etkili lazerdir ve lekeleri silmedeki üstünlüğü nedeniyle ‘BABY FACE’ diye adlandırılmıştır. Thulium Lazerin etkisinin daha kalıcı olması için lekeye neden olan damarların da yok edilmesi gerekir. 1927 Thulium Lazer, 585 Pro Yellow Lazer ile birlikte uygulanması çok daha doğru bir çözüm olabilir.
Leke sadece basit cilt problemi değil ruhsal bir sorun olarak da düşünülmelidir.
Cildi ve sinir sistemini oluşturan hücreler aynı orjinlidir. Bundan dolayı stres ve sinir bozukluğu ilk olarak deri döküntüsü, kaş ve saçlarda dökülme, sivilce çıkarma ya da sivilceleri kopararak iz bırakma, lekelenme, egzema gibi sorunlarla belirir. Cilt lekeleri çok belirgin olmasalar dahi son derece rahatsız edicidir. Cildin temizlik ve bakımı yapıldığı halde yüzün en göze çarpan noktalarında sürekli büyüyen ve koyulaşan lekeler ruhsal sorunlara, obsesyona varan takıntılara ve antisosyal olacak kadar içe kapanmaya neden olabilir. Lekeli kişiler herkesin lekeye baktığını düşünecek boyutta ajitasyon ve saldırganlık düzeyinde olumsuz bir ruh hali içinde olabilirler.
Lekelerin başlıca oluşma nedeni tam olarak belli değildir. İdiyopatik diye sınıflandırılan leke oluşumunun başlıca nedenleri genetik eğilim ve güneşle temastır. Lekeler sıklıkla yeni damar oluşumları ve ince kırışıklıklarla kendini gösteren doku harabiyeti ile birliktedir. Yaşlılık, hormonal değişiklikler, kronik stres, immun sistem yetmezliği de leke oluşumunu arttırır. Doğum kontrol hapları gibi östrojen içeren ilaçların ve yanlış kozmetik ürün kullanımlarının yan etkileri sebebiyle de ciltte kahverengi lekeler oluşabilir. Karaciğer hastalıklarında da ciltte sıklıkla lekelenmeler görülür. Lekelere yüz, dekolte, omuz, sırt ve ellerde daha sık rastlanır.
Lekelerin birbirinden farklıdır. Güneş lekeleri ve keratozlar güneş etkisiyle melazmatik lekeler genetik eğilimle oluşur. Melazmada lekeler, cildi zamanla bazı yerleri koyu iken bazı yerleri açık tonda olacak şekilde alacalı bulacalı maske formunda olabilir.
Ultraviyole ışınlarına uzun süre maruz kalmak güneş yanıklarına, ciltte kalite kaybına ve renk değişimlerine neden olabilir. Son yıllarda artış gösteren cilt kanseri, sıklıkla kontrolsüz güneş hasarı sonucudur.
Çok açık renk ve hassas ya da koyu ama melazmaya yatkın cilt tiplerinde yüksek koruma faktörlü güneş kremlerini yalnızca yaz aylarında değil yıl boyunca güneşin varlığını hissettirdiği günlerde de kullanmak gerekir. Yaz döneminde havuz ya da denize girdikten sonra ile su damlacıklarının mercek etkisi yaparak cildi yakmaması için mutlaka itina ile kurulanmak gerekir. Ayrıca, kozmetik amaçlı cilde uygulanan ürünlerin güneşe çıkarken özenle temizlenmesi de önemlidir. Kullanılan kremlerin ve makyaj malzemelerinin de kalitesi de dikkat edilmelidir.
3D BABY FACE:
Thulium (1927nm) + Pro Yellow (585nm) + Erbium (1540-1550nm) + CO2 (10600nm)
- Lekelerin rengini açar.
- Kırışıklıkları azaltır.
- Ben, siğil, keratozları yok eder.
- Güneş lekelerini siler.
- Akne izlerini azaltır.
- Yaşlanmayı geciktirir.
- Cildi parlatır.
- Cildi beyazlatır.
- Cilt gevşekliğini azaltır.
1927 THULIUM:
Thulium Lazer, 1927 nm dalga boyuna sahiptir; melanositlere etkisi bakımından melazma ve leke tedavisinde en etkili lazerdir. Thulium Lazer ile daha lekesiz, canlı, parlak, nemli, sağlıklı ve gençleşmiş bir cilt elde edilir. Thulium Lazer, melanin pigmentini hedef alır ve lekeyi oluşturan melanositleri kalıcı olarak yok eder.
585 Pro Yellow Lazer ile hem damar hem de leke tedavisinde süreklilik ve kalıcılık bakımından mutlaka 1927 Thulium lazer ile kombine olarak uygulanır.
1540 Erbium Lazer, elastin-kolajen uyarımı yaparak tedaviyi desteklemek için kullanılır.
3D BABY FACE tedavisi sonrası lekeler ve damarsal oluşumlar giderilir, daha sıkı bir cilt yapısı oluşur, gözenekler daralır ve cilt gençleşir.
585 PRO YELLOW LAZER:
Yüzdeki kılcal damar genişlemeleri güneşli iklimlerde yaşayan açık tenli kimselerde çok görülen bir sorundur ve genellikle lekelerle birlikte cilt tabanında artış gösterir. İlaçlar ve medikal kremler bir çözüm değildir, hatta bazen tedaviyi güçleştirirler. Damarlar ve lekeler 585 nm Pro Yellow gibi spesifik lazerler ile tıbbi tedavi gerektirir.
Yüz bölgesi yerleşimli damarlanmalarda ve lekelerde tedavi için en ideal zaman sonbahar, kış aylarıdır. Derinin en açık renkli olduğu dönemde işleme başlanması ve devam edilmesi esastır.
Pro Yellow Lazer tedavisinden beklenen ideal sonuç, uygulama bölgesindeki kılcal damarların ve lekelerin öncelikle koyulaşıp sonrasında tamamen ve kalıcı olarak kaybolmasıdır.
585 nm Pro Yellow (sarı ışık) Lazer yüzde sürekli artan oksihemoglobin ve deoksihemoglobin içeren arteriyal ve venöz kaynaklı deri yüzeyine dağılmış ince kılcal damarları ve damar kaynaklı lekeleri sinerjik etki ile yok eder.
Pro Yellow Lazer her tip deri rengine uygulanabilir, kalıcı bir yan etki riski yoktur. Pro Yellow Lazer uzun iyileşme süreçleri gerektirmez, hasta açısından son derece konforludur. Pro Yellow Lazer tedavisinin ardından oluşan kızarıklık çok hızlı kaybolur. Pro Yellow Lazer tedavisi ağrısız ve acısızdır, uygulanan kişinin günlük hayatını uzun süre engellemez.
LEKE, DAMAR ve VEGF OLUŞUMU KİMLERDE GÖRÜLÜR?
Yüzdeki damarlanma artışı güneşle sık temas, alkol alımı, uzun süre kortizonlu krem kullanımı ya da ağızdan kortizonlu ilaç alınması, sık tekrarlanan egzama, roza gibi bağ doku hastalıklarında daha sık görülür. Bazen de doğumsal damar genişlemeleri de önemli bir sorun olarak karşımıza çıkar. Deri rengi çok açık olanlarda damarsal sorunlar daha sık görülür.
Yüzdeki kılcal damar şikayeti çok yaygın bir sorundur ve toplumda yaklaşık %15 oranında görülür. Kadınlar özellikle damarsal genişleme durumunun ve zamanla koyulaşan lekelerin ciddi psikolojik sorunlara, aşağılık kompleksine ve depresyona yol açtığını, ağır psikolojik problemlere ve buna bağlı sosyal çekincelere sebep olduğunu ifade etmektedir.
Çocuklarda bile %2 oranında kılcal damar şikayeti bulunmaktadır. Genellikle açık tenli insanlarda ortaya çıkar. Yüz bölgesinde kılcal damar şikayetleri sıklıkla telenjiektazi denilen 0,1-1 mm çaplı ince damarların artışı şeklinde spider nevüse dönüşebilir. Cilt beni (cherry angioma) görünümünde kılcal damar genişlemesi sorunları da Akdeniz ülkeleri gibi güneşli iklimlerde yaygın görülür.
LEKE, DAMAR ve VEGF OLUŞUMU NEDEN ORTAYA ÇIKAR?
Yüz bölgesinde görülen kılcal damar şikayetleri, en çok hassas cilt yapısına, güneş ışınlarının hasarına, roza hastalığına yatkınlığa, psikolojik streslere dayanıksızlığa, metabolik ve romatizmal hastalıklara, aşırı östrojen, alkol, kronik kortizon kullanımına, travma veya genetik hastalıklara bağlı olabilir.
Burun ameliyatlarından sonra burunda kılcal damarlarda artış olabilir.
LEKE, DAMAR ve VEGF OLUŞUMU ARASINDA İLİŞKİ NEDİR?
Anjiogenez, daha önce mevcut olan damarların endotel hücrelerinden kaynaklı yeni damar oluşumu ile karakterize süreçtir. Bu yeni yapılanma, canlıların üremesi veya yara iyileşmesi gibi durumlarda organizmanın yararına iken kanser oluşumu gibi patolojilerde kontrolden çıkarak organizmaya zarar verir.
Vasküler Endotel Büyüme Faktörü (VEGF), özellikle endotel hücreleri için özgül etkilere sahip olan temel proanjiogenik multifonksiyonel bir büyüme faktörü ailesidir.
VEGF ailesi, endotel hücresinin proliferasyonuna, migrasyonuna ve differensiasyonuna sebep olur.
Trombosit Kaynaklı Büyüme Faktörleri (PDGF) süperailesinin önemli bir üyesi olduklarını ortaya konan bu aile aynı zamanda VEGF ailesinin VEGF-A (Human-VEGF), VEGF-B, VEGF-C, VEGF-D, VEGF-E ve Plasenta büyüme faktörü (Placenta growth factor; PlGF) adı verilen altı üyeden meydana geldiği gösterilmiştir.
VEGF ailesi ilk keşfedildiğinde, kobay derisinde bir vasküler sızıntı başlattığı için Vasküler Permeabilite Faktörü olarak adlandırılmıştır.
Damar gelişimi iki farklı şekilde meydana gelir:
- Vaskülojenez, embriyoda endotel hücre öncülerinin farklılaşması ile damar oluşumudur.
- Anjiojenez ise daha önce oluşmuş damarlardan yeni damarların gelişimidir.
Erişkinde anjiojenez, kadınların üreme döngüsü, kıl büyümesi ve kan basıncı düzenlenmesini içeren normal biyolojik fonksiyonlar için gereklidir. Normal biyolojik fonksiyonlar dışında iskemi, inflamasyon ve tümör gelişimi gibi bazı patolojik durumlarda da anjiojenez görülür. Eksüdatif yaşa bağlı makula dejenerasyonu (YBMD), kanser, psöriazis, romatoid artrit, proliferatif retinopatiler gibi hastalıkların gelişiminde anjiojenez hastalığın seyrini kötüleştirecek şekilde rol oynarken kalpte damarların yeniden şekillenmesi ve yara iyileşmesi sırasında oluşan anjiojenezis ise hastalığın serini iyileştirecek şekilde etki eder.
LEKE VE REJUVENASYON TEDAVİSİNDE PRO YELLOW LAZER’İN YERİ NEDİR?
Histolojik açıdan ailesel lekelenme eğiliminin göstergesi olan melazmatik ciltler, artmış pigment üretimine ve birikimine bağlı olduğu düşünülen dermal ve/veya epidermal melanin artışı ile karakterizedir.
Melazma vücudun güneşe maruz kalan kısımlarında olmak üzere, genellikle yüzde maske şeklinde simetrik olarak ortaya çıkan açık-koyu kahverengi harita gibi alaca bulaca pigmentasyon bozukluğu ile karakterize edinsel, kronik bir hiperpigmentasyon hastalığıdır. Genellikle orta yaş kadınlarda görülür. Özellikle de Latinler, Afrikalılar, Afro Amerikalılar ve Asyalılar gibi Fitzpatrick cilt tipi IV-V arasında olan bireylerde daha fazla görülür. Melazma derin psikolojik ve sosyal stres yarattığından yaşam kalitesini ve ruh sağlığını ciddi şekilde etkiler.
Melazma etkeni olarak patogenezde birçok faktörün rol oynadığı iddia edilse de asıl etken bilinemediğinden melazma hastalığının genetik yatkınlık sonucu idiyopatik (etkeni bilinmeyen) olduğu kabul edilmiştir. En sık tanımlanabilen risk faktörleri koyu Fitzpatrick cilt tipleri (özellikle >III), güneş maruziyeti, gebelik, oral kontraseptifler ve antiepileptikler gibi fototoksik ilaçlardır. Melazmanın otoimmün tiroid hastalıkları, ovaryan disfonksiyon, karaciğer hastalıkları ve kozmetik nedenlerle bağlantısı da ortaya konmuştur.
Melazmalı ciltlerden yapılan biyopsilerde melanosit ve melanofajlarda artış saptanmış; bazı çalışmalarda ise hipertrofiden çok hiperaktiviteyi düşündürecek şekilde melanosit sayısı sabitken dendritik çıkıntılar ve melanozomlarda belirgin artış gözlenmiştir.
Melasma biyopsi örneklerinin sağlam dokuya göre daha fazla vasküler endotelyal büyüme faktörü üretimi salınımına sahip olduğunu saptanmıştır.
Melazma’daki hasarlı bazal membranın, dermis içine artmış melanin penetrasyonu ve melanosit projeksiyonuna izin vereceği düşündürmektedir.
Melazmaya benzerlik gösteren post inflamatuar hiperpigmentasyon (PIH) ise kutanöz hastalıklar ve tedavi gibi çeşitli nedenlere bağlı inflamasyon sonucu meydana gelen edinsel bir pigmenter bozukluktur. PIH oluşumunda asıl patoloji bazal hücre tabakasının zedelenmesi ve melanofajların bir süre kalacak şekilde üst dermiste birikmesidir.
PIH ile ilişkilendirilen durumlar arasında akne, follikülit, liken planus, herpes zoster ve egzama bulunmaktadır. Lekelenmeler travmaya, medikasyona veya lazer tedavisine bağlı olarak da meydana gelebilir. PIH erkek ve kadınlarda eşit oranda görülür ancak cilt tonu koyu olanlarda daha sıktır. PIH genellikle aylar bazen yıllar arasında değişen sürelerde kalıcılığını korur.
Kronik inflamasyon sonucu salınan araşidonik asit, prostoglandinler ve lökotrienler de melanositleri melanin sentezini stimüle ederler.
Melazma ve PIH tek bir zamandaki aşırı melanin üretimine bağlı bir statik pigment depolanma dönemi değil de hücrelerin hiperaktivitesine bağlı dinamik ve kronik bir süreç olduğundan, tedavisini kalıcı olarak sağlamak oldukça zordur.
Melazma ve PIH tedavisinde yüksek geçerliliğe sahip, güvenli ve etkili bir tıbbi yöntemin olmayışı, medikal açıdan kombinasyon tedavilerine ihtiyacın ortaya çıkmasına neden olmuştur. Tekli tedavi yaklaşımları hastaların çoğunda başarılı olamadığı gibi uzun süren etkilere sahip değillerdir. Kombine lazer tedavileri optimum sonuçların alınması için şarttır.
Melazmada sadece melanin yapımını baskılayan topikal ilaçlar kullanılarak renk açılması geçici olarak sağlasa da bırakıldıklarında kısa süre sonra leke eski haline döner. Topikal leke giderici kremler genellikle tedavi değil sadece geçici baskılanma sağlar.
Melazma tedavisinde Electri gibi süksinat içeren mezoterapik tirozinaz inhibitörleri ajanlarla birlikte cildi onaran anti- oksidan içerikli serumlar ve kremler tercih edilmesi tedavi etkinliğini arttırır.
Lazerler (Light Amplification by Stimulated Emission of the Radiation) yüksek yoğunluklu monokromatik koherent ışın kaynaklarıdır. Dalga boyu, ışın özellikleri, penetrasyon gibi özellikleri ve tedavi edilen lezyonun yapısına göre değişen birçok farklı cilt probleminin tedavisinde kullanılabilirler. Hedef pigmentli hücreye termal relaksasyon süresinden daha kısa bir anlığına spesifik bir dalga boyunda enerji gönderilmesi durumunda bu enerji hedefte sınırlı kalır ve etraf dokuya daha az zarar verilir. Lazerler tedavi edilen pigmentli hücreye özgü dalga boyunda ışınlar yaymalı ve absorbe edilme oranı en yüksekte tutulmalıdır. Melanin absorbsiyonu dalga boyu uzadıkça düşer, fakat daha uzun dalga boyu daha iyi cilt penetrasyonu demektir. Kısa dalga boyları (<600 nm) pigmente hücreleri düşük enerji akımıyla hasarlarken ciltte minimal termal hasarla ablasyon yaparlar. Uzun dalga boyları (>600 nm) daha derine penetre olur fakat melanozom hasarı yapabilmek için daha fazla enerjiye ihtiyaç duyarlar, ciltte kalıcı hasarlar meydana getirebilirler. PIH meydana gelmesi bu tip lazerlerin inatçı melazmalardaki kullanımını kısıtlar.
Melazmalı hastalarda normal deriye göre melazmalı alanda melanositlerin dendritleri artmıştır. 585 nm Pro Yellow Lazer epidermiste melanositlerde dendritlerini azaltır. Ayrıca 585 nm dalga boyu ile melazmadaki patogenetik faktörlerden biri olan üst dermal vasküler pleksusuna da hasar verir. Çevreleyen dermise eşik altı hasar verilmesiyle kolajen formasyonunu stimüle edilir, daha parlak ve sıkı bir cilt oluşumu sağlanır. Thulium ve 585 nm Pro Yellow Lazer yüzde kılcal damar ve melazma tedavisinde en yaygın kullanılan lazerlerdir.
Dirençli melazmada hem epidermis hem de dermiste anormal pigmentlenme mevcuttur. Epidermisin aşırı melanin ve anormal melanositler barındıran kısmı ablatif lazerlerle tedavi edilir. Damar ve melazma tedavisinde 585 nm Pro Yellow Lazer kullanımı deri vaskülarizasyonunun melasma patogenezinde önemli bir rol oynadığı teorisine dayanır.
Melanositler pigmentasyon sürecinde görev alan vasküler endotelyal büyüme faktörü reseptorü 1 ve 2’yi eksprese ederler. Temel kullanım alanı vasküler lezyonlar olan 585 nm Pro Yellow Lazer, melazmanın vasküler komponentini hedef alarak melanosit stimülasyonu ve relapsları azaltır. Melazma tedavisi sırasında çoğu melazmanın altında yaygın telenjiektazi ağı olduğunu, yüzü kızarmaya eğilimli hastalarda tedavilere yanıtın düşük ve PIH oranının yüksek olduğu bilimsel çalışmalarda ortaya konmuştur.
Fraksiyonel fototermoliz, multipl mikroskobik termal hasar alanları yaratılarak sağlam cildin büyük kısmının korunduğu etkinliğin düşürülmeden yan etki ihtimallerinin minimale indirildiği bir lazer tedavi metodudur. Korunan cilt iyileşme için rezervuar görevi görür. Fraksiyonel lazer tedavisinin birçok avantajı vardır. Teknik açık yara oluşturmaz. Tedaviden 24 saat sonra stratum korneum intakt olarak izlenmiştir. Bu sayede iyileşme hızlanmış, hiper/hipopigmentasyon gibi açık yaraya bağlı komplikasyonların önüne geçilmiştir. Fraksiyonel lazerler ile tüm cilt yüzeyi ablate edilmediğinden ideal derinliklere ulaşılabilir, bu da dermal melazma tedavisinde kullanımlarının etkili ve güvenli olmasını sağlar.
PIH oluşumu ablatif lazer tedavisini takiben daha sık görülse de fraksiyonel fototermolizin bir komplikasyonu olarak da seyrek de olsa ortaya çıkabilir. Fraksiyonel fototermoliz sonrası PIH oranı %0,73’tür. Tedavi dansitelerinin düşürülmesi ve lazer süresince soğutma cihazlarının kullanılması ile PIH riski düşer.
IPL ile melazmada başarılı tedaviler bildirilmesine karşın tekrar oranı yüksektir. IPL ile melazma tedavi edildikten sonra melazma açılır. Ancak 2 hafta sonra melanozomlar tekrar melaninle dolduğu ve melanositler aktive olduğu için leke 3-4 haftada geri dönmektedir. Etkinliği ve güvenilirliği düşük olduğu için günümüz koşullarında melazma tedavisinde IPL’ in yerinin olmadığı söylenebilir.
Otolog kanın normalin üstünde platelet konsantrasyonu içeren plazma fraksiyonudur. Bir büyüme faktörü kompleksi agonisti olarak görev yaparlar. Hem mitojenik hem de kemotaktik özellik gösterir. Trombositler tarafından yara iyileşmesinde etkisi kanıtlanmış 7 büyüme faktörü salgılanır. Bunlar; PDGF alfa- alfa, PDGF alfa-beta, PDGF beta-beta, TGF beta 1, TGF beta 2, vaskuler endotelyal büyüme faktörü, epidermal büyüme faktörüdür. Ayrıca TGF beta 1’in melanogenezisi inhibe edici özelliği bulunmaktadır.
Tam kana oranla 30 kat daha fazla konsantrasyonda PDGF, 10 kat daha fazla konsantrasyonda EGF, 7 kat daha fazla konsantrasyonda TGF beta bulunur.Salınan bu büyüme faktörleri mesenşimal, fibroblast, osteoblast, endotelial hücreler ve epidermal hücrelerdeki reseptörlerine bağlanarak etki gösterir. Vücudun kendi hücrelerini dokuları canlandırmak ve yeniden yapılandırmak üzere stimüle eder, kollajen liflerini yeniden şekillendirir, kıvrım ve çizgileri yumuşatır. cilt gençleştirme, ince çizgiler ve kırışıklıkların tedavisi gibi birçok kozmetik uygulamanın yanında tamamlayıcı tedavi olarak uygulanmaktadır. Normalde kanın pıhtılaşmasından sonra α granüller 10 dakika içinde trombosit yüzeyine göç ederek içeriklerindeki büyüme faktörlerini sekrete ederler ve ilk 1 saatte %95’i salgılanmış olur. Bu nedenle işlem sırasında bu özellik dikkate alınmalı ve hazırlanan ilk 10 dakika içinde uygulanmalıdır. Yapılan çalışmalarda içeriğindeki trombosit konsantrasyonu ile mezenşimal ve farklılaşması arasında doz – cevap ilişkisi saptanmıştır. En ideal yara iyileşmesinin normal kandaki trombosit konsantrasyonuna göre en az 4-5 kat daha fazla trombosit içerdiğinde sağlandığında gerçekleştiği saptanmıştır. Rejevunasyon amaçlı kullanılan terapötik en az 1 milyon trombosit bulunmalıdır. Tedavi bölgesine intadermal enjeksiyon ve napaj tekniği aynı anda uygulanmalıdır.
Akademik bir çalışmada , ablatif lazer uygulama sonrası çok koyu renkli PIH gelişen hastalara 2 seans uyguladıktan sonra PIH şikayetinin ortalama %85 oranında gerilediği görülmüştür. Üçüncü seans sonrası hiçbir şikayeti kalmadığı ve yapılan hastaların ciltlerinde meydana gelen aydınlanma ve renk açılmasının dikkat çekici olduğu gözlemlenmiştir. Bu yüzden melazma tedavilerine rutin olarak uygulamaya başlanmıştır. Lazer kombinasyonu ile lekelerde daha iyi bir oranda açılma ve nükslerde azalma sağlamaktadır.
Solar lentigo hastalığında histolojik olarak melanosit sayısı arttığı için bazal hücre tabakası hiperpigmentedir. Bazal membran boyunca melanositlerde yuvalanma formasyonu görülmez. Melanin geniş bir aralıktaki dalga boyunu (351-1064 nm) absorbe eder. Fotomekanik etki melanositlerle birlikte oksihemoglobini hasarlayarak yüzeysel damarlarda da gerileme yaratarak eş zamanlı damarları ve melanositleri küçültürek sayıca da azaltır. Melazma tabanında arteriyal telenjiektazi bulunan bir idiyopatik hastalık olduğundan leke ve damar için kullanılan lazerlerin etkisinin ve sinerjisinin önemli olduğu çok açıktır.
LEKE, DAMAR TEDAVİSİNDE VEGF OLUŞUMU NEDEN YOK EDİLMELİDİR?
Yüzdeki kılcal damar genişlemeleri ciltte hassasiyet, yüzdeki kırmızı lekeler, yüz kırmızılığı sebebidir. Yüzdeki kılcal damarların genişlemeleri lazerler ile tedavisi yapılmazsa kendiliğinden geçmez. İlaç ve kremlerin tedavide yeri yoktur.
LEKE, DAMAR ve VEGF OLUŞUMU TEDAVİSİNDE GEÇMİŞTE HANGİ LAZERLER KULLANILDI?
- Long pulsed Nd:YAG lazer 1064 nm
- Pulsed dye lazer 595 nm-585 nm
- KTP lazer 532n
LEKE, DAMAR ve VEGF OLUŞUMU NASIL TEDAVİ EDİLİR?
Günümüzde kılcal damar ve leke tedavisi 3D Baby Face olarak adlandırılan 1540 Erbium, 585 Pro Yellow, 1927 Thulium lazer cihazlarıyla güvenle ve başarılı bir şekilde yapılmaktadır.
LEKE, DAMAR ve VEGF TEDAVİSİNİ ETKİ MEKANİZMASI NEDİR?
Lazerler kılcal damarın içinden geçen kanda bulunan oksihemoglobin ve deoksihemoglobin adlı maddeleri etkiler. Yoğun şekilde arteriyel kanda bulunan oksihemoblobin ve venöz kanda bulunan deoksihemoglobin lazerin etkisi ile ısınır. Damarların içinden geçen kanın aşırı derece ısınmasıyla parçalanan damarlar zaman içinde kaybolur. Damar ne kadar genişse, içindeki kan miktarına bağlı olarak oksihemoglobin ve deoksihemoglobin miktarı fazladır. Bu yüzden kalın damarlar ince damarlara göre lazer tedavilerinden daha kolay etkilenir.
LEKE, DAMAR ve VEGF TEDAVİSİNİ ETKİ MEKANİZMASI NEDİR?
Kılcal damarlara 585 nm lazer ışığı atılınca geçici olarak damarların koyulaşması, kaybolması veya renk değiştirmesi lazerin hedeflenen damarları yok ettiği anlamına gelir.
PRO YELLOW LEKE, DAMAR TEDAVİSİ KAÇ SEANS SÜRER?
Kılcal damarların ve VGEF kaynaklı lekelerin cinsi, kalınlığı, yerleşimi farklılık gösterir. Spider anjiom (örümcek beni) olarak adlandırılan kılcal damar tedavilerinde genellikle tek seansta sonuç alınırken yüzde yaygın şekilde görülen ince kılcal damar tedavilerinde en az 2-3 lazer uygulaması gerekmektedir.
LEKE, DAMAR TEDAVİSİNDEN SONRA NE BEKLEMELİDİR?
Tedavi neticeleri ikinci veya üçüncü kontrol seansından sonra daha iyi ortaya çıkmaya başlar. Burun kenarındaki ince kılcal damarların yok olması değil hafiflemesi beklenmelidir. Kalın damarlar daha kolay kaybolur. Burun üstündeki kılcal damarlar lazer tarafından kolayca etkilense bile çok ince damarların kaybolmaları daha uzun seanslar gerektirebilir. Yaygın cilt kızarıklığı olanlarda Thulium ve Erbium gibi yüzeye ve derine etkili lazerleri birlikte veya dönüşümlü kullanmak daha kısa sürede ve daha iyi sonuç alınmasını sağlar. Şiddetli yüz kızarıklığı ve yaygın kılcal damarı olan kişilerde tedavi bittikten sonra 3-6 ayda bir idame seanslarının yapılması hastalığın tekrarını engeller ve daha iyi sonuç alınmasını sağlar.
LEKE VE DAMAR TEDAVİSİNİN YAN ETKİLERİ NELERDİR?
Lazerle kılcal damar tedavisinden sonra uygulama bölgesinde hafif bir pembelik olur. Genel olarak birkaç saat içinde geçer. Çok yaygın kılcal damarlar varsa hafif bir ödem görülebilir. Genel olarak kabuk ve yara beklenmez. Normal koşullarda 3D Baby Face’ de kullanılan kombinasyonlar olan 1540 Erbium, 1927 Thulium, 585 nm Pro Yellow lazerlerle yapılan tedcavilerde iz kalmaz. Lekeler ortalama bir hafta içinde kabuklanmadan solarak kaybolur.
LEKE VE DAMAR LAZER TEDAVİSİNDEN SONRA NELERE DİKKAT EDİLMELİDİR?
Kılcal damar ve leke tedavisi yaptıranlar işlem sonrası güneş koruyucu kullanmalıdır. Güneş koruyucu kullanmanın dışında, yaz aylarında güneşin dik olduğu öğlen saatlerinde güneş altında kalmamalı, şapka kullanmalı ve gölgede kalmaya özen göstermelidirler.
PRO YELLOW LEKE, DAMAR LAZERİNİN ETKİSİ NEDİR?
Bu lazerin en büyük avantajı, sadece cildi beyazlatmaya değil aynı zamanda kırmızı burun, yüz kızarıklığı, kırmızı akne izleri, pigment lezyonlarını tedavisidir. Cilt tonusunda anında iyileşme ve beyazlama sağlar. Cerrahiyi takiben kırmızı lekeleri ve izleri tedavi etmesi, küçük kırışıklıklar yok etmesi ve lifting etkisiyle cildi gençleştirir. 585 nm Pro Yellow Lazer VEGF’ ni inhibe etmesiyle Melazma’ya karşı özellikle etkilidir.
PRO YELLOW LEKE, DAMAR TEAVİSİ GÖREN HASTA GRUBU KİMLERDİR?
Bu tedavi son derece hızlıdır ve yoğun çalışma temposu olanlar için son derece popülerdir, çünkü öğle yemeği sırasında bile tedavi yapılabilir ve günlük hayatı ciddi şekilde etkilemez, tedavi sonrası oluşabilecek kızarıklık fondötenler ile rahatlıkla kapatılabilir. İşlem çok hızlıdır ve tedaviden sonra makyaj yapabilir, tıraş olunabilir.
3D BABY FACE LEKE TEDAVİSİ KOMBİNASYONU NEDİR?
Fraksiyonel Thulium 1219 nm, fraksiyonel Pro Yellow 585 nm, fraksiyonel Erbium 1540 nm ve ek olarak geniş gözenek ya da akne izi durumunda fraksiyonel karbondioksit (CO2) lazer ile melazma tedavisinde kombine lazer tedavisi uygulamak lekelerin ve telenjiektazilerin açılmasının hızlanmasını ve tedavi etkinliğinin uzun süre korunmasını arttırır. 1540 Erbium Lazer cilt sıkılaştırma ve rejüvenasyonda en etkin dalga boyudur.
585 nm derinlikte etkinlik gösteren Pro Yellow lazer ile yüz bölgesinde yerleşmiş kılcal damarlar ve lekeler üzerinde, daha az enerji harcayarak daha iyi sonuç elde etmek mümkün olmaktadır. 585 nm Pro Yellow sarı ışık lazer ile her tip deri rengine, yan etki riski olmadan, uzun iyileşme süreçleri gerektirmeksizin yapılan uygulama hastaya son derece yüksek konfor sağlamaktadır.
585 nm Pro Yellow lazer tedavisinin hemen ardından oluşan kızarıklık saatler içinde geçmekte, uygulanan kişinin günlük hayatını bloke etmeden yaşamına devam etmesini sağlamaktadır. Tedavi planı içinde güneş koruyucuların doğru kullanımını sağlamak tedavi yanıtının daha iyi olması için gereklidir. İdeal güneşten korunma ancak koruyucu kremlerin 3-4 saatte bir tekrarlanması ile sağlanır. İşlem süresi yaklaşık 15 dakikadır. Genellikle 3 seans planlaması yapılmaktadır.
PRO Yellow Lazer ile tedavisinin uygulama durumları:
- Yüz bölgesi yerleşimli kılcal damarlar
- Melasma (Maske yüz)
- Cherry angioma (Çilek benler)
- Telenjiektazik lezyonlar (Kılcal damarlar)
- Hemanjioma (Damarsal benler)
- Lentigo (Yaşlılık lekesi)
- Rosea (Kırmızı yüz)
- Port wine stain (Şarap lekesi)
- Post acne eritem (Akne sonrası kalan lekeler)
- Postinflamatuar hiperpigmentasyon (Enfeksiyon sonrası kalıcı leke)
- Acne rozasea (Gül hastalığı, kırmızı yüz)
- Spider nevüs (Örümcek ağı)
PRO YELLOW LAZER KİMLERE UYGULANMAZ?
- Hamilelerde ve emzirenlerde,
- Tedavi alanında aktif iltihabı olanlarda,
- Keloid gelişimi ve öyküsü olan kişilerde,
- İzotretinoin gibi akne ilaçlarını son 6 ay içerisinde kullananlarda,
- Kan sulandırıcı İlaç kullananlarda veya kan pıhtılaşma sorunu olanlarda,
- Gerçekçi beklentilerin üzerinde beklentisi olan kişilerde uygulanmaz.
3D BABY FACE LAZER KOMBİNASYONUNUN FARKLARI NEDİR?
- Fraksiyonel Thulium 1219 nm,
- Fraksiyonel Pro Yellow 585 nm,
- Fraksiyonel Erbium 1540 nm ve CO2 10600 nm.
İnsan ışığa duyarlı bir organizmadır ve ışığın dalga boylarında elde edilen spesifik tedaviler birçok hastalığın tedavisinde kullanılmaktadır. En yaygın kullanılan sistemler lazer sistemleridir. Lazer tek tip üniform ışığın tek bir hedefe yönlendirildiği tedavidir.
585 nm sarı ışıkta hedef, damar duvarı ya da dokudaki kan (oksihemoglobin ve deoksihemoglobin) dır ve cildin kırmızı yüz, leke, melazma, rosa, kılcal damar gibi damarsal problemlerinde kullanılmaktadır.
Kombine uygulamalar pek çok hastalığı tedavi edebilme olanağını aynı anda sunmaktadır. Mesela hem leke hem kızarıklık hem cildinde gevşeme sorunu olan bir hastanın lekesini siler, kızarıklığını azaltır, cildini sıkılaştırır. Fraksiyonel Erbium 1540 nm dermisteki kollajeni ısıtarak cilt rejuvenasyonu yani cildin yeniden yapılanması, sıkılaştırılması, mitokondriyal ATP düzeylerinin arttırılması, cildin gençleşmesini sağlar ve hücre rejenerasyonunda da DNA düzeyinde artış yapar. 585 nm sarı ışık tedavisi cilt hücrelerinin çekirdeğindeki DNA ve burada onarımı da uyarmaktadır. Yapılan çalışmalar hemen işlem sonrası uygulanan 585 sarı ışık tedavisininin yara iyileşmesini ve başka işlemlere bağlı deri yüzeyindeki morlukların geçiş süresini %80’e kadar hızlandırdığını göstermiştir. 585 nm Pro yellow lazer başka kozmetik ya da medikal işlemler sonrası oluşabilecek iz, leke gibi komplikasyon dediğimiz durumların riskini çok azaltır. Acı, yanma gibi işlem sonrası beklenen etkiler neredeyse hiç görülmez. Hem hekimin hem de hastanın konforunu arttırır. Hastalar işlem sonrası hemen normal hayatlarına dönerler, kapatıcı vs kullanma ihtiyacı duymazlar.
3D BABY FACE LAZER TEDAVİSİNİN AVANTAJLARI NEDİR?
Farklı dalga boylarında lazer ışınları cildin farklı tabakalarına rejüvenasyon, melanin ya da oksihemoglobini yok etmek amacıyla gönderilir. Leke, kılcal damar, melazma tedavisinin agresif tedavi edici değil yapıcı ve onarıcı yönü ön plana çıkarılır ve cilt hücrelerinin iyileşme süresi hızlanır, böylece kabuk, yara vs oluşumu görülmez.
Klasik lazer sistemlerinde tedavi etkinliğini ve yara iyileşmesini hızlandıran bu şekilde bir teknoloji kombinasyonu yoktur. Tüm sistemlerin FDA onayı olması da bir avantajdır.
Rozada damarlanma sonrası deri ısısında artış ile birlikte koagülaz negatif stafilokokların artışının etkili olduğu da gösterilmiştir.
Roza ileri klinik evrelerinde deride kabalaşma ve sebase bezlerde büyüme yaparak rhinofima gibi estetik problemlere neden olmaktadır.
Yukardaki problemlerde farklı lazer uygulamaları ve etkinlikleri kanıtlanmıştır.
- Lazerlerin Domedex parazitlerinin deriden uzaklaştırılmasında lazerin ısı etkisi kanıtlanmıştır.
- Rozada yüzde kan dolaşımının azaltılması koagülaz negatif stafilokokları azaltmaktadır. Lazer deri florasını dengelemektedir.
- Sadece kılcal damarlar değil rozada gelişen papülopüstüler döküntülerde 585 Pro yellow sarı ışık lazer son derece etkilidir.
3D BABY FACE LAZER TEDAVİSİNİN ROSEA’DAKİ YERİ NEDİR?
Rosea oluşumundaki ana etkenler pasif damarsal genişlemeye bağlı kırmızılık ve kılcal damar görülmesi, damar dışına deriye geçen inflamasyon kan ürünlerinin deride papül ve püstül oluşturmasıdır. Lazer tedavisi ile anormal yapıdaki damarsal lezyonların ortadan kaldırılması yanında deride dermiste disorganizasyonun düzeltilmesi ve kolajenin yeniden yapılandırılması ile rozase hastalarında var olan elastozisin azaltılması hedeflenmektedir.
Uygulanan birçok medikal ilaç tedavileri Rosea hastalığının sadece ataklarını tedavi eder, hastalığın tekrarını önleyemez ve yüzde kırmızılık ile kılcal damarlara ve rinofima gibi doku büyümelerine etkisi olmaz.
Kılcal damar tedavisinde önceden elektrokoter, diatermi ve son yıllarda IPL teknolojileri uygulanmaktadır. Elektrokoter ve diatermi tedavilerinde deride çökme ve renk kaybı gibi kötü yara iyileşme riski yüksektir. IPL tedavilerinin etkinliği düşüktür. Koter uygulamaları çok ağrılı bir işlemler olup iz bıraktığı için hastalar tarafından kolay tolere edilmemektedir.
Farklı lazer sistemleri Rosea’nın kılcal damarların tedavisinde kullanılmaktadır. Long Pulse Nd YAG Lazer (1064 nm), PDL (585- 595 nm), KTP (532nm) kullanımına ait çalışmalar bulunmaktadır.
3D Baby Face tedavisinde 585 nm Pro yellow Lazer teknikleri ile rozase tedavisinde sadece kıcal damar ve kırmızılık yoğunluğunu azaltmakla kalmayıp, etkilenen bölgedeki kan akımının azaltılması yolu ile yüzde kızarma ve yanma ataklarının sıklığının da azaltılabileceği öne sürülmektedir. Fraksiyonel Erbium 1540 nm Lazerin bağ dokusu ve dermisi uyarıp elastin kolajen stimülasyonu yaparak iyileşmeyi arttırırken cildi gençleştirdiği ve nüksü azalttığı kanıtlanmıştır.1927nm Thulium damarlardan salınan VEGF’ün uyarımıyla artan melaninin oluşturduğu lekelerde en etkin tedavi yöntemidir.
Yapılan lazer çalışmalarında rozase erken evrelerinde tedavi sonuçları daha başarılı ve seans sayısı daha azdır.
Tedavinin en etkin olduğu alanlar yanak ve çene iken burun kanatlarında başarı biraz daha düşüktür. Bunun nedeni yüzdeki kılcal damarlar toplardamarlara aitken burun kanadı kılcal damarları burun arterinin dallarıdır. Bu nedenle burun kanadındaki damarlar çabuk kaybolmamakta ya da sık tekrarlamaktadır.
AKNE İZİ, KERATOZLAR, BENLER VE SİĞİLLERİN KORKULU RÜYASI: RADYOFREKANSLI FRAKSİYONEL 10600 nm CO2 LAZER
Sivilce izleri, lekeler, yaşlanma ile yanaklarda oluşan keratozlar, renksiz benler, siğiller ince çizgiler, özellikle elmacık ve burun üzerinde belirginleşen geniş gözenekler, cilt üzerindeki pürüzlü kabalaşmış ve kurumuş görünüm, dudak üzerindeki ince çizgiler Radyofrekanslı Fraksiyonel CO2 Lazer uygulaması ile yok edilir, daha genç ve parlak bir doku oluşturulur.
Radyofrekanslı Fraksiyonel CO2 Lazer ciltteki izleri azaltmakta, çukurlar gidermekte, gevşek dokuyu gerginleştirmekte, deri üzerindeki lekeleri yok etmektedir. Bunlar dışında uzun dönemli etki olarak cildiniz yeniden yapılandırılmakta ve meydana gelen yeni cilt dokusu daha pürüzsüz, parlak, canlı ve genç olmaktadır.
Klasik tipte cilt soyma uygulamalarında lazerin atış noktaları arasında sağlam deri kalmayacak kadar sık atış noktası vardır. Hedeflenen alandaki tüm deri alanı uygulanan enerjiye bağlı olarak belirli bir kalınlıkta buharlaştırılır. Tüm deri alanı buharlaştırıldığı için açık yara oluşur.
Yanak gibi geniş alanlara klasik tipte lazer uygulaması yapılabilmesi için hastaya mutlaka sedasyon anestezisi veya genel anestezi verilmesi gerekir. Oluşan açık yaranın iyileşmesi için 10 gün kadar düzenli pansuman uygulanmalıdır. İyileşme sonrası ise hedef alanda uzun süreli (3-4 ay) kızarıklık meydana gelir.
RADYOFREKANSLIN FRAKSİYONEL CO2 LAZERİN ETKİLERİ NELERDİR?
Radyofrekanslı Fraksiyonel CO2 Lazer uygulaması sonrası cildin yapısında ciddi değişiklikler meydana gelmektedir. İlk olarak uygulama sırasında cilt altı kolajen liflerinde %30 oranında ani kısalma ve derinin üst tabakasında buharlaşma olmaktadır. Uygulama sonrası 1-3 aylık süreçte cilt yüzeyindeki değişikliklere ek olarak cilt altındaki fibroblast adı verilen hücrelerin uyarılmasıyla yeni kolajen oluşumu ve cilt altı bağ dokusunda yeniden daha genç bir hücre yapılanması meydana gelmektedir.
FRAKSİYONEL CO2 LAZERİN KLASİK CO2 LAZERDEN FARKI NEDİR?
Fraksiyonel CO2 lazerlerde, hedef alandaki derinin tamamına lazer uygulaması yapılmaz. Hedeflenen alanda birçok noktasal lazer atışı oluşturulurken bu atışların arasında ise sağlam deri bırakıldığı için hastanın cildinde açık yara meydana gelmez. Böylelikle hızlı bir iyileşme ve etkili bir lazer tedavisi sağlanmış olur. Noktasal lazer atışlarının sıklığını problemli cildin ihtiyacına göre arttırıp azaltılabilir. Her bir noktasal lazer atışının çapı 120 mikrometredir. Hemen hemen bir saç kılının yarısı büyüklüğündedir. Bu nedenle bu lazer atışlarına mikroscopic treatment zone (mikroskopik tedavi alanı) adı verilmektedir. Fraksiyonel Karbondioksit lazerler hastanın cilt yüzey yapısını değiştirirler. Cilt yüzeyindeki kabalığı, ince kırışıklıkları, lekeleri azaltıp, daha kaliteli bir cilt yapısı oluştururlar.
FRAKSİYONEL CO2 LAZERİN RADYOFREKANS İLE KOMBİNASYONUNUN DİĞER FRAKSİYONEL LAZERLERDEN FARKI NEDİR?
Radyofrekans bulundurmayan fraksiyonel karbondioksit lazerler sadece cildin yüzeyel özelliklerini değiştirir. Yani ince kırışıklıklar, lekeler, kabalaşmış görünümü azaltırlar. Ancak derin cilt altı dokulara etkileri yoktur. Radyofrekanslı fraksiyonel karbondioksit lazerler hem cilt yüzeyini değiştirir hem de derin cilt altı bağ dokusundaki etkilerine bağlı olarak derin dokularda sıkılaşma ve toparlanma yaratarak ‘Ameliyatsız yüz germe’ yapar. Radyofrekans cihazlarda tedavi edilen alana değdirilen iki elektrod ucu bulunur. Bu iki uç arasındaki cilt altında elektron hareketi yaratarak elektriksel bir enerji üretirler. Bu elektron hareketi direnci yüksek dokulardan geçerken ısı oluşur. Oluşan ısı enerjiye bağlı olarak kontrol edilir. Elektriksel hareketin derinliğini iki elektrod arasındaki mesafe belirlemektedir. Cilt altında yaratılan ısının etkisi ile derin dermal dokulardaki kolajen üreten fibroblast hücreleri uyarılır. Ayrıca hücre metabolizması hızlanır ve bölgedeki kan dolaşımı artar. Fraksiyonel CO2 Lazerin cilt yüzeyinde yarattığı etki cilt altı doku radyofrekansla uyarılarak sıkılaştırılıp gerilince çok daha iyi görünen gençleşmiş bir cilt elde edilir. Bipolar radyofrekans ile derin bağ dokusundaki kolajen miktarı arttırılarak ciltte yeniden yapılanma sağlanır.